Hatırlarsak bir zamanlar merkezi Frankfurt’ta bulunan Deniz Feneri e. V Derneği “kara para aklama ve dolandırıcılık” soruşturması kapsamında 2007 yılında Frankfurt savcılığı tarafından basılmıştı.
Dönemin RTÜK Başkanı Zahid Akman ve Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman gibi isimler Almanya’da yargılanmışlardı.
18 Eylül 2008’de sonuçlanan yargılamanın Türkiye bağlantısının olduğu Alman yetkililer tarafından duyurulmuştu.
İşçi Partisi’nin suç duyurusu üzerine dosya Türkiye’de de soruşturma açılmasının yolu açılmıştı. İstenen dosyalar ise tam 170 gün sonra 24 Şubat 2009’da Ankara’ya ulaşabilmişti.
CHP önceki Genel Başkanı Sn. Baykal bu gecikme için kaplumbağa hızı ile geliyor demişti.
Dava uzadıkça AKP Hükümeti yetkilileri bir kılıf uydurmuşlardı hemen.
Yok, tercüme ediliyormuş filan falan gibi sudan sebeplerdi bunlar.
İşe bakın ki;
Baykal ve CHP hakkında, yaptığı açıklamalarda Almanya’daki Deniz Feneri e.V. ile Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’ni ilişkilendirdiği iddiasıyla 1 milyon tazminat davası açılmış, ilk celsede Baykal’ın malvarlığının araştırılması kararı jet hızıyla çıkmıştı.
***
Gelelim 17- 26 Aralık 2013 tarihindeki “yolsuzluk ve rüşvet” operasyonlarına. Hesabıma göre 376 gün geçmiş.
Yani Deniz Feneri e V dosyalarının Almanya’dan gelmesinin 2 katı zaman. Kaplumbağanın da gerisinde kalan bir hız!
Karınca hızı mı desek ne desek bilemiyorum.
Bu bir rekordur bence. Geciktirme rekoru…
Öyle ya… Başka türlü 5 Mayıs 2014’te kurulan Meclis Soruşturma Komisyonuna böylesine büyük vurgun, yolsuzluk nasıl takılır kalır?
Amaçları meydanda.
Halkı oyalamak, vakit kazanmak seçimleri atlatmak…
Bunun başka nasıl izahı yapılır?
Oysa yolsuzluklara karıştıkları iddiası ile dört bakanı istifa etmiş bir hükümet derhal gerekeni yapmalıydı.
Bakanlar suçsuzlarsa aklanarak, bunu kamuya ispat etmeleri gerekirdi.
Suçlu iseler cezalarını çekmeliydiler.
Aslında Yüce Divana kalır mıydı onu da bilemiyoruz.
Bu 4 bakandan teki, TV canlı yayınında “Ben ne yaptımsa Başbakan emrettiği için yaptım. İstifa edilecekse önce onun istifa etmesi gerekir” demişti.
Bu sözler bir itiraf ve Erdoğan’a tehdit niteliğindeydi.
İşin püf noktası da buydu tabi…
Sonra ne oldu? Savcılar, hâkimler hepsi değiştirildi ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, tüm sanıklar için “Takipsizlik” kararı verdi.
İş bununla bitemezdi tabi. Bakanların mutlaka Yüce divana çıkmaları gerekirdi. Zira halk yutmamıştı bu darbe, paralel yapı sözlerini, AKP içinde de homurtular başlamıştı.
Paraları mademki Cemaatin polisleri koymuşlardı kutulara neden o zaman paralar Rıza Sarraf’a ve diğerlerine iade edildi dersiniz?
İki ucu pis değnek gibi! Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal hesabı…
AKP sıkışık durumda ve gittikçe elindeki gücü kaybediyor.
Meclis Araştırma Komisyonu güya bakanlar hakkında araştırma yapacak ve Yüce Divanda yargılansınlar mı, yargılanmasınlar mı karar verecekti…
Uzattılar, uzattılar en son 5 Ocak’a bağlayabildiler. Çünkü Anayasa'ya göre artık daha fazla ek süre isteyemeyeceklerdi.
TBMM’sinde dün Yüce Divan oylaması yapıldı. Ekonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış ile Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, AKP'li vekillerin oylarıyla Yüce Divan’a göndermeme kararı çıktı.
AKP’li 9 üye “Yüce Divan’a gitmesin” oyu kullanmış, CHP’li 4 ve MHP’li bir üye ise bakanların yargılanmaları yönünde görüş belirtmişler.
Civ civ veya kuş çıkmayacaktı tabi.
5 e karşı 9 AKP oyları ile şimdilik yakayı kurtardılar
Çünkü biliyoruz ki ve biliyorlar ki 4 bakan Yüce Divanda yargılanırsa arkası gelecek taaa tepeye kadar varacak.
Ha, Genel Kurulda oylansa ne olacak? Bir şey fark etmeyecek zira meclis AKP nin işgali altında.
İnşallah Sn. Kılıçdaroğlu ,"Çözüm aşamasında son nokta Meclis olmalıdır" demez artık.
O öyle konuştukça inanın saçımı başımı yolasım geliyor..
TC.Tünay Süer
KEMALİSTLER Kemalistler TWİTTER GÜNCELLEMELERİ GÖRMEK İÇİN
- Kemalistler Instagram da takip et
Takip Et Kemalistler