Ali ERALP - Etkisiz, Tepkisiz, Şaşkın Bir Toplum Olduk… - Kemalistler -->

Ali ERALP - Etkisiz, Tepkisiz, Şaşkın Bir Toplum Olduk…

Ali ERALP - Etkisiz, Tepkisiz, Şaşkın Bir Toplum Olduk…

Aslında AKP iktidarının ve ABD emperyalizminin de istediği böyle bir toplumdu…

Yani, etliye, sütlüye karışmayan, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen, etkisiz, tepkisiz, şaşkın bir toplum…

Hani derler ya, “Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi…”

Haksızlıkları, yolsuzlukları, hukuksuzlukları sorgusuz sualsiz kabul eden bir toplum olduk…

Kimse hesap sormuyor…

Kimse bir AKP’li politikacının 20 yaşındaki çocuğunun kısa bir dönemde, nasıl 20 gemi sahibi olduğunu merak etmiyor…

İşin daha kötüsü öğrenmek, bilmek de istemiyor… Çünkü onun babası namazında niyazında bir adam olduğu için ona güveniyor…

Doğu’da vatandaşlar “kaçak elektrik” kullanıyor, iktidar bu hırsızlığın önüne geçmediği, geçemediği gibi, bir de üstüne üstlük “Hırsızlık faturasını” yine kendi vatandaşlarına ödetiyor…

Bu uygulama karşısında kimsenin “Gık”ı çıkmıyor… Herkes kaderine razı oluyor…

“Benim politikacım, benim parti başkanım en iyisini bilir” diyor…

Biz, yazılarımızda 17 – 25 Aralık soygunlarından, Deniz Fenerleri talanlarından, arazi, orman, ihale zenginlerinden, yolsuzluklardan, din sömürücülüğünden, hukuksuzluktan söz ediyoruz…

Onlar bu gerçekleri öğrenip, isyan edecekleri yerde, basıyor küfrü bize… Açıyor ağzını, yumuyor gözünü, ne dinsizliğimizi, imansızlığımızı bırakıyor ne hainliğimizi…

“Sen, yalan söylüyorsun, benim AKP’li, dini bütün milletvekilim, bakanım, başkanım, politikacım yalan söylemez, o imanlı bir adamdır… Sen AKP ve vatan düşmanısın, kalkınmamızı istemiyorsun” diyor…

Asla o, bu olup bitenleri sorgulamayı, incelemeyi, araştırmayı düşünmüyor, yani kısaca aklını, mantığını kullanmak istemiyor…

Şu yaşadığımız ortamda, aklın, mantığın yerini kör inanç, hurafeler almış durumda… Aç da olsalar, açık da olsalar öteki dünyanın nimetleri ile avunuyorlar, bir anda devlet olanaklarından yararlanıp, çalıp, çırpıp Karun gibi zenginleşenleri, ilahi adaletin gücüne, takdirine bağlıyorlar…

Egemen güçler ise toplumun bu sessizliğinden yararlanıp, onları soyup, soğana çeviriyor, yoksullaştırıyor, açlık sınırının yedi kat dibine atıyor; sonra da senede bir ay, ramazan çadırları kurup, sadaka dağıtıyor, kendisinin ne kadar “Hayırsever bir politikacı” olduğunu göstermeye çalışıyor…

Bir yandan da iktidarın yüksek maaşlı memurları, imamları, yoksulluk batağında çırpınan garibanları “Hallerine şükretmeye” ikna edip, etkisiz, tepkisiz kuzular konumuna sokuveriyorlar…

AKP’li politikacılar, düzeni korumak ve devam ettirebilmek için, gece gündüz, su içer gibi yalan söylüyorlar... Gerçekleri çarpıtıyorlar… Ama kimse itiraz etmiyor… Sesini çıkarmıyor… Onları bırakıp, bu yalanları açığa çıkaranlara saldırıyorlar…

Peki, “Cahil” diye nitelendirilen vatandaşlarımız böyle de aydın geçinen vatandaşlarımız onlardan daha mı farklı?

İşlenen suçlar, hukuksuzluklar karşısında sendikalar, dernekler, partiler, mürekkep yalamış insanlarımız daha mı farklı hareket ediyorlar? Tepki veriyorlar mı, direnişler ortaya koyuyorlar mı?

Neredeeee… Ne gezer?

Cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri çıkıp, “Biz anayasayı tanımıyoruz, ona uymayacağız, yargı bize ayak bağı” diyor. Bir başbakan yardımcısı çıkıp, ulu orta, herkesin gözünün içine baka baka, “cumhurbaşkanı yargının başıdır” diyor, tüm savcılar, yargıçlar “Uslu mektep çocukları” gibi başları önlerinde, sessiz sedasız dinliyorlar…

Hatta Yargıtay başkanı, daha da öte giderek, “Ben şu anda fiili başkanım” diyen Cumhur reisi ile birlikte tarlalarda çay topluyor…

Yüksek yargı organlarının başkanları açılışlarda, toplantılarda, emir eri gibi, onu “hazır olda” bekliyorlar…

Başlangıçta, Cumhuriyete, orduya kumpaslar düzenlenirken muhalefet liderleri “Adalet gereğini yapar”  diyeceği yerde kıyameti kopartıp, meydanları doldursalardı; Atatürk Türkiye’sinde tekkeler, zaviyeler, Kuran kursları yeniden açılırken, “Ben laikliği tehlikede görmüyorum” diyeceği yerde, direnişler sergileselerdi, Türkiye bugünkü etkisiz, tepkisiz, şaşkın bir toplum olmazdı…

Elbette geniş halk yığınları, bir günde, bir ayda, bir yılda bu hale gelmedi… Bu iş bu kadar basit değil… Halkımız, yılların gerici, liberal eğitim ve birikimleri ile şekillendirilip, koyun sürüsüne dönüştürüldü.

Bu oluşumda ABD, AKP, imamlar, tarikatlar, cemaatler, yandaş medya önemli roller üstlendiler… Kitleleri uyuşturmak için, din, bir ticaret metaı, sömürü aracı durumuna sokuldu… Toplum, etnik ve mezhepsel gruplara bölündü… Milletin başına PKK belası musallat edildi…

Uluslar arası sermaye, küresel çeteler de onlara destek verdi…

Yüce Türk milletine yakışmayan, uymayan bu ortamdan kurtulmanın bir tek yolu vardır:

“Solcusu, sağcısı, milliyetçisi, dürüst dindarı, (ama dincisi değil) el ele, sırt sırta verip hak, hukuk vatan mücadelesine girmeli, küresel sermayeye karşı isyan bayrağını açmalı, tam bağımsızlık mücadelesini başlatmalıdır…

Muhalefet liderleri bu işi başaramıyorlarsa, onları bir köşeye kaldırıp atmalı, yapamayanlar gitmeli, yapanlar gelmelidir…

Bu işin şakaya gelir yanı kalmamıştır…

Artık söz bitmiştir…

Şimdi eylem zamanıdır…

(alieralp37@gmail.com)

Benzer içerikleri okumaya devam et

Benzer içerikler

© Copyright 2019 Kemalistler | All Right Reserved