Fikret Otyam -->

Fikret Otyam anılıyor

Ressam, gazeteci Fikret Otyam geçen 8 Ağustos'ta böbrek yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetmişti. Sanatçı ölümünün yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılıyor. Antalya Hacıbektaş Veli Vakfı'nda 17.00-22.00 saatleri arasında anma toplantısı düzenleneceğini aktaran Filiz Otyam, 12 Ağustos günü ise 19.00-21.00 saatleri arasında Antalya Fikret Otyam Sanat Kültür Parkı'nda etkinlik düzünleneceğini kaydetti.  Otyam, 15 Ağustos günü de 12.00-14.00 saatleri arasında Nevşehir Hacıbektaş'taki İz Bırakan Aydınlar Gömütlüğü'nde anma etkinliği düzünleneceğini belirtti.

Kemalistler olarak Fikret otyam'ı saygı ve sevgiyle anıyoruz. Bu vesileyle Otyam'ın 3 Ocak 2015'de Aydınlık gazetesinde yayınlanan aşağıdaki yazısını yeniden yayınlıyoruz...

Atatürk düşmalığı seni senden edecek


EY ERDOĞAN BEY, ATATÜRK NEREDE?




ATATÜRK NEREDE? İNAN, BU ATATÜRK

DÜŞMANLIĞIN SENİ SENDEN EDECEK...

5 OCAK 2015 PAZARTESİ GÜNÜ TBMM’DE OLANLARI TARİH YAZACAK...

Bu konularda 27 Aralık 2014 Cumartesi günü daha çok TBMM Başkanı Sn.Cemil Çiçek’i andığım yazımı okurken gözüm bi aralık Hürriyet’in birinci sayfasında fotoğraflı habere kaydı.

Rastlantının güzelliğine bakar mısınız?

‘YÜCE DİVANA GİTMEZLERSE BU KONU SÜREKLİ TARTIŞILIR’

...Hiç kimse ‘Bir yolsuzluk ortaya çıkmasın. Suç işleyen varsa yargılanmasın’ demez. Ben de demem.

Bir komisyon kuruldu. Komisyonun çalışmalarının sonucunu beklemek gerekir.

Siz daha baştan işin sonucunu görmeden açılan her davayı gözler önüne sererseniz, bu insanların onurunu -eğer suçsuzlarsa- nasıl telafi edeceksiniz. Bu soruşturma gizli. Yüce Divan’a gittiği zaman yargılama açık hale gelecek. Dolayısıyla kamuoyunun, içinde ne var, kim ne söyledi, ne konuştu, bunu bilme hakkı olacak. Eğer gitmezlerse bir nevi takipsizlik kararı anlamına gelir. Genel Kurul onu değerlendirir. Yüce Divan’a gitmezlerse bu konu hiç durmadan tartışılır, tartışmalar sürer gider.(Giderlerse) Mahkeme karar verir ve üzerinde fazla durulmaz hayat devam eder. (Habertürk röportajından.)

BU KADARIYLA BİLE...

Arif olan anlar... Bi ağabey candanlığıyla, üstelik ağabey TBMM Başkanı, doğru yolu gösteriyor...

Daha n’itsin a canlar?

EY ERDOĞAN BEY, ATATÜRK NEREDE? ATATÜRK NEREDE? İNAN BU ATATÜRK DÜŞMANLIĞIN    SENİ SENDEN EDECEK!

Milli Güvenlik Kurulu, Atatürk Orman Çiftliği’nde değil yeni adıyla Beştepe’de (!) padişahlara mahsus 1150 odalı CB Recep Tayyip Erdoğan’ın kaçak sarayında toplandı.

Bunda ne var diyeceksiniz, değil mi?

GUTMARİ ‘SİZİN ŞEF ÇOK HASTA BİZİM ŞEF HİTLER DEDİ DOKTOR GÖNDEREYİM, AMA O İSTEMEDİ’.

Aksaray’da (Eğer o Ak Sarayla bi ilişkisi varsa namerdim) eczanemizin arkasında geniş alanlı bir han var, eve giderken açık kapıdan bi tuhaf otomobil gördüm, taslar, tencereler, tavalar ne olduğunu bilmediğim eşyalar dolu, iyice bağlanmış, aracın hemen yanında ben yaşta çok güzel bi kız, çok güzel bi kadın bi de tuhaf giysili sevimli adam. Kıza “Türkçe var” dedim parmağını işaret etti, yarısını kesti “minicik”. Gülüştük, kızın adı Gutmari, annesinin Annamari...

Baba Almanya’da hayvanat bahçesinde çalışıyormuş, birden Yahudi düşmanlığı başlatmış Führer, onlar da korkmuşlar Almanya’yı terk etmişler, bilmem neredeki hayvanat bahçesinde çalışacakmış baba.

“Haydi” dedim “bizim eve gidiyoruz”. Şaşırdılar, ev de çok yakın. Eve gelince kapıyı tokmakladım “anne misafir getirdim” diye haykırdım. Gutmari’ye “anne” dedim elini sıkarken dizini büktüydü. Babam geldi, anlattım “iyi etmişin” dedi. Misafir odası hazırlandı, adam biraz Fransızca biliyormuş, anlaştılar. Radyoda haberler başladı, hiç unutmam Berlin radyosunda bi adam durmadan Gazi diyor, Mustafa Kemal diyor, Atatürk diyor... Ailecek heyecan içindeyiz. Haber bitince Gutmari anlattı, bizim şef çok ağır hastaymış, onların şef Hitler doktorlarımı göndereyim demiş, bizim şef istememiş...

10 KASIM SABAHI..

Ankara radyosu acı haberi verdi. Atatürkümüz ölmüştü... Feryat figan...

Sabah baktık Gutmarigiller gitmişler. Yataklar toplanmış hangi dilde anımsamıyorum mektup masa üzerinde...

10 KASIM 1938

Aziz Atamızın devrim ve ilkeleriyle, ona inanarak, ona güvenerek sarıldık biz 1926’lılar da, şaşmadan evet onun devrim ve ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olarak, adeta taparcasına...

YIL 1954...

Aslen Rize’li bi çocuk doğdu İstanbul’da 1954 yılında adını Recep Tayyip koydular, İmam Hatipte okudu, oradan feyiz aldı ve Atatürk’ü hiç mi hiç sevmedi, bu ülkeye Başvekil oldu devrim adıyla Başbakan... Nerede Atatürk adı var, yaptıkları var silip süpürücüsü oldu!

Onun döneminde başladı Atatürk büstlerinin kırılması; boyanması yani yok edilmesi..

Derken taaaa Başbakanlığında Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği’nde ruhsatı muhsatı olmayan, üstelik burasının Sit Alanı olmasının rağmına ve de yasalar uyarınca inşaatın durdurulması kararları hiç dinlenmeden!

Gün geldi İmam Hatip kültürlü Recep Tayyip Erdoğan Atatürk ve inanmışlarıyla bizlere aziz armağanı Türkiye Cumhuriyeti’ne Cumhurreisi yani Cumhurbaşkanı olduruldu...

Makamı ve yaşam yeri tarihi Çankaya Köşkü olmasını istemedi, burayı rütbe indirimi olarak Başbakanlık yaptırdı kendisi de Atatürk Orman Çiftliği’nde yaptırdığı 1000 odalı sarayına yerleşti... Bizler 1000 odalı diye yazaduralım bi gün açıkladı “Bin odalı değil bin yüz elli odalı” diye düzeltti.

Dünyada alay konusu oldu bu Ak Saray. Halk neredeyse açlıkla savaşırken, ekonomi allak bullak iken bu saray tüm yaralara tüy dikti.

GELELİM SARAYIN ‘MİLLİ GÜVENLİK KURULU’NUN DA TOPLANDIĞI KOCAMAN SALONUNA!

Ters ‘U’ biçiminde oturmalar. Ters ‘U’ nun ortasında Recep Tayyip, yanında bayrağımız ve tepede aziz Atamızın fotoğrafı...

Bİ DE BAKTIK Kİ ATATÜRK FOTOĞRAFI YOK OLMUŞ!

Milli Güvenlik Kurulu’nun kaçak sarayda ilk toplantısı bu. Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri, Dışişleri bakanı falanı derken asker kesimi Genelkurmay Başkanı, Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı...

İşte bu toplantıda yok edilmişti Ata’nın fotoğrafı!

İçim sızladı bu kabadayılığa!

İşte bu saygısızlığa dayanamayan Genelkurmay Başkanı ayağa kalkıp şöyle deseydi:

“Sayın Cumhurbaşkanı, aziz Atamızın fotoğrafının kaldırıldığı, yani yok edildiği bu toplantıya katılamayacağımızı arz ederim.”

Selam verip kalkıp gitselerdi n’olurdu ey CB Recep Tayyip Bey?

Ama bu yapılmadı, yatıp kalkıp şükret!

ŞİMDİ İŞİN ASLINI AZİZ ATAMIZ SÖYLEDİ

O, bana hep “gel çocuk” derdi gördüğünde...

“Gel çocuk” dedi, mavi gözleri ışıl ışıldı...

“Ne üzülüyorsun yine, n’olmuş fotoğrafım kaldırıldıysa? Bak yer yerinden oynadı mı? O adama kızma, biliyorum benden nefret ettiğini, nerede beni görse hışımla yok ediyor, aklı sıra bu davranışıyla beni yok edecek, yaptıklarına bakıp bakıp gülüyor, inan çocuk acıyorum da, eğil kulağına söyleyeceğim.”

Heyecandan titriyorum...

“Fotoğrafımın da sanki askerlere meydan okurcasına kaldırılmasına hiç ama hiç üzülme çocuk, o fotoğrafın kaldırılmasını aslında ben istedim, benim yerim asla burası olmaz, olamaz deyip fotoğrafla yok oldum ve manen çok ama çok rahatım artık, aman Allahım nasıl dayandım aylardır. Evet, üzülme çocuk, beni nasıl sevdiğini biliyorum.”

Gökyüzüne bi pırıltı uçtu gitti.

Antalya, 31 Aralık 2014

***

CEMİL ÜNLÜTÜRK KARA MİZAHTA ÜSTÜNE YOK...

YENİ YILIN İLK CUMARTESİ YAZIMDA AZICIK DA OLSA GÜLMECE OLSUN DEDİM TÜM KİTAPLARIMI KARIŞTIRDIM HAYRET BİŞEY GÜLMECELİ TEK SATIR YOK!

İmdadıma dostum Cemil Ünlütürk yetişti, bilgisayarda gelenleri tararken, tamam dedim işte bu makbule geçti. Yazının başlığı şu:

“TRT’NİN YASAKLI ŞARKILARI VE GEREKÇELERİ EKİM 2013 TARİHİ İTİBARİYLE RTÜK’ÜN TÜM RADYO VE TV’LERDE YASAKLANMASINA KARAR VERDİĞİ ŞARKILAR VE “HAKLI” GEREKÇELERİ AŞAĞIDA BELİRTİMİŞTİR:

- “Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim/ Leman Sam

(Haklı yayınlanmama gerekçesi: Hiçbir Türk kadını, tanımadığı erkeğe usulca sokulmaz ve selam veremez)

- “Ada sahillerinde bekliyorum”

(Kim söylerse söylesin fark etmemektedir.

Yayınlanmama Gerekçesi: Menderes ve DP’lilerin yargılandığı Yassıada’yı akla getirmekte ve dinleyenleri bu yolla o günleri ve yaşananları düşünmektedir.)

- Rahmetli sanatçı Barış Manço’nun 4 şarkısı için yapılan denetimde ise, haklı olarak yayınlanmama gerekçeleri şöyle açıklanmıştır:

- “Arkadaşım Eşek”

(Eşek yerine “kuzu” veya “koyun” kelimesinin daha sevimli olabileceği önerilmiştir. Zira eşekle arkadaşlık etmek yakışıksızdır...

- “Lambaya püf de”

(Lamba sözü ampulü çağrıştırmakta olup, bilindiği gibi ampul iktidar partisinin saygıdeğer sembolüdür. İktidarı sona erdirmek istemi gibi sapkın düşüncelere meyledildiği ve şarkının devam eden sözlerinin de “erotik ögeler” içerdiği görülmüştür.” Fikret Otyam, 03 Ocak 2015

Fikret Otyam - Suriye’ye muhakkak savaş açmalıyız!

Kocamış bir barışsever olarak, uzun boylu düşündüm ve nihayet Suriye’ye savaş açılmasının yararlı olacağı kararına vardım.Değil yenilerden, otuz üç yıllık sayın vefalı okurlarımdan telefonla ,”meil” ile kınama beklemiyorum, zira savaş gerekçelerime onların da uzaktan yakından katılacaklarına inancım sonsuzdur.

İTİRAF EDİYORUM, RECEP TAYYİP BEYİN
CUMHURBAŞKANLIĞINA, DIŞİŞLERİ BAKANI
DAVUTOĞLU’NUN DA
BAŞBAKANLIĞINA HÂLÂ ALIŞMIŞ DEĞİLİM,
BAĞIŞLANA...


Birisi yani İmam Hatipli on iki yıl mı ne TC Başbakanı olarak neredeyse kocadı, haydi Hariciye Nazırı da yedi yıl mı bu görevdeydi ve inanın o her daim güleç yüzünü hep özlemişimdir, Başvekilliğinden onur duyuyorum açıkçası, yüzü hep gülsün diye Cenabı Allaha dua eder oldum vesselam!
88.5 yaşıma geldim, nice şeyleri içime attım attım ama artık atasım yok... Bi gün Başbakan Adnan Menderes Yenimahalle’deki kalabalığa sesleniyordu “beşuş çehresi” hoşuma gittiydi; iyi fotoğrafçı derler ya, azıcık yakınlaşayım dedim kendimi anında yirmi metre ötedeki dinleyicilerin arasında buluverdiydim, bi el hareketini zar zor anımsadım... Meğer çok yakınında halk sandığım kişiler hep sivil polismiş! Başbakandır döver de sever de deyip teselli buldum... Üstelik CHP yayın organı Ulus Gazetesi’nde çalışıyorum. Uçurulduğumdan tek satır yazamadım!

YASSIADA
DURUŞMALARINI
ANIMSAMAK BİLE
İSTEMİYORUM,
UÇURULACAĞINI
ANLAMIŞTIM...


Bakın çok eskiye dönüş...
Resim okurken 1950 yılında hocam o güzel adam Bedri Rahmi gibi sanat yazıları yazma hevesiyle kendimi usanmadan Cağaloğlu’na atıyordum.

Öyle büyük gazeteler ne gezer? Bi akşam gazetesi, nur içinde yatsınlar Cihat Baban ve Ziyyat Ebuziya ortaklığında Son Saat’i gözüme kestirmiştim ne ki Cihat bey durmadan “oğlum git resmini yap” deyip duruyordu ki polis muhabiriyle kavga etti, o yıllar sözleşme mözleşme yok. Biri istifa etti, Cihat Bey dönüp “Adliye Polis muhabirisin” deyiverdi ki 2.5 yıl burnuma kan koktuydu ama İstanbul’un bi başka yönünü çok ama çok yaşadım ve kendimi birden Atamızın çok yakınlarından Falih Rıfkı Atay’ın Gazetesi Dünya’da o güzel can adam Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Göğüş’ün yardımcısı olarak buldum ve yazar...

NİCE BAŞBAKAN
YAŞADIM


1950 İnönü, Menderes, Cemal Gürsel, Suat Hayri Ürgüplü, Demirel, Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu, Bülent Ecevit, Sadi Irmak, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Erdal İnönü, Erbakan, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, iki İmam Hatipli Gül ve Recep Tayyip...

ÖZAL GELDİ CUMA
NAMAZLARI BAŞLADI...


Camiden çıkışlarda iç ve dış politikada demeçler başladı. Gazeteci milleti cami kapılarında sürter kesildi!

BAŞBAKAN ŞEMŞETTİN
GÜNALTAY İSTANBUL’A
GELİYORMUŞ!


Biz gazeteci milleti sabahın köründe Haydarpaşa Garı’nda Ankara Ekspresi’nin yataklı vagonları önünde tepişir dururduk ellerimizde kağıt kalemler... Hazret, vagondan iner inmez yanaşır soru yağmuruna tutardık ki, ya sağır ya da Türkçe bilmiyordu!.. Müslüman değil ki cuma namazını eda edip çıkanda cami kapısında yarım saat gazeteci milletinin sorularını yanıtlar en önemlisi kendileri demek istediklerini televizyon kameraları önünde söylerdi! Ayrıca, karada, denizde, havada, denizaltında, sabah ezanında yatsıda, hele hele öğlende susmak yok... Ah çekiyorum ah, yanıldım, şimdi de bıkmadan usanmadan konuşma var, üç gün susup dinlenme molası vermek ne geziyor!
Çoğu Başbakan cami nedir bilmezdi ki, cehennem ateşinde cayır cayır yanacaklardı vesselam!

RECEP TAYYİP BUNU
BİLDİĞİNDEN ATATÜRK’ÜN ORMAN ÇİFTLİĞİNDE
1.DERECE SİT ALANINA TÜM HAYIRLARA KARŞIN KENDİNE KOCAMAN Bİ SARAY YAPTIRMIŞ SARAYINA EK
BİLMEM KAÇ BİN KİŞİLİK CAMİ VE DÖRT MİNARE
DİKİVERMİŞTİ!


‘SARAYA MİLYONLAR’

“Fırat Bozok
“Ankara- Önümüzdeki ay açılması planlanan AOÇ’deki yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı için Kalkınma Bakanlığı’nın bütçeleri altüst oldu. Bakanlığın kamu yatırımlarını hızlandırma amacıyla kullandığı ödenekten yüz milyonlarca TL binaya aktarıldı. Bakanlığın 7 yıllık ödeneğinin toplamı neredeyse son 3 yılda harcandı ve rakam 1 MİLYAR 568 MİLYON TL’ye ulaştı. Toplam maliyetinin 1 milyar TL’yi bulduğu ifade edilen binaya “örtülü ödenek”ten kaynak aktarılıp aktarılmadığı gizli tutuluyor.

...Kalkınma Bankası rakamlarını yorumlayan CHP’li Dibek şöyle konuştu:
Kalkınma Bakanlığı Başbakanlık Sarayını kalkındırmış. Son on yılda hangi projelere kaç para kaynak aktarıldı sorusuna yanıt vermemelerinin sebebi de Babbakanlık Sarayı’na aktardıkla paranın büyüklüğünün ortaya çıkmasını engellemek.” (*)

AK SARAY, 29 EKİM
CUMHURİYET
BAYRAMI’NDA DÜNYA
ÇAPINDA EZANLI
NAMAZLI AÇILACAKMIŞ...


Cumhurbaşkanımın dillere destan yeni bi uçağı daha var, milyarlar söz konusu... İçinde küçük bi şadırvan, tüm Müslüman yolcuları alacak bi mescit, büyük bi yatak odası, hamam falan.
Diyorum ki, övünmek gibi olmasın ama Ak Saray’ın açılışında bu emsalsiz uçak Ak Saray’ın
giriş kapısı önüne muhakkak konulmalıdır...

‘ERDOĞAN’IN 1 MİLYON LİRA ARTAN SERVETİNE
İNCELEME YOK’


“TBMM yönetimi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın servetinin üç yılda 1 milyon arttığı iddiaları karşısında ‘haksız mal edinme’ olup olmadığı konusunda inceleme yapılması taleplerini geri çevirdi.”

‘BİLAL’E 99 MİLYONLUK BAĞIŞ ‘SIR’ OLDU’

“AKP hükümeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde yer aldığı TÜRÇEV’e yapılan 99 milyon dolarlık bağışı ‘sır’ kapsamına aldı.”

YAZDIM NE KADAR
BAŞBAKAN TANIDIĞIMI,
ONLARIN DA BEBELERİ
TORUNLARI VARDI OKUL
ÇAĞINDA AMA HİÇBİRİSİ ŞUNLARIN BAŞLARI ÜŞÜR DEYİP TÜRBANI AKIL
ETMEDİYDİ, İYİ Mİ?


Bu onur İmam Hatipli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oldu türban okullarda!
Aydınlık’tan bir cümle:
‘AKP İKTİDARI EĞİTİME
HANÇER SAPLADI’
On yaşında kızlar türban takabilececek.
Serter’den Davutoğlu’na yanıt:

‘HEZİMETLERİNİZİ
TÜRBANLA ÖRTEMEZSİNİZ’

Sıkıldım yazmaktan, hangi birini yazalım biz yalaka olmayanlar, onun için haykırarak diyorum ki:

‘SURİYE’YE MUHAKKAK SAVAŞ AÇMALIYIZ’

Dikkati başka caniplere çevirme olanağı kalmadı artık; örneğin Bilal Erdoğan ve 99 milyon doları araştırma bile ülkeyi hallaç pamuğu gibi attırır... Ol nedenle tüm bunların unutulması için Suriye’ye derhal savaş açılmalı zaten ayrıca nedeni var, Dışişleri Bakanı Davutoğlu Beşar Esat’a bir hafta neyim mehil vermişti, neredeyse üç yıl geçti, Esat yerinde Davutoğlu Başbakan oldu ama İçişleri Başbakanı. Dışişleri Başbakanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip, kendi açıklamış... Asıl bozum olan da aslında Recep Tayyip ve yine haykırıyorum Suriye’ye muhakkak savaş açmalıyız ki nice şey unutulsun gargaraya gelsin ve Esat’tan da intikam alınmış olsun vesselam!

İş bu yazıyı yetmiş yıllık barışsever kulunuz Nevşehirli Fikret Otyam, (Aslen bin yıllık Aksaraylıyım, ama Ak Saraylı anlaşılırım diye bundan böyle Nevşehirliyim diyorum) 30 Eylül 2014 Salı saat dokuz Filiz Otyam’ın çeşitli bölümler komutasında Antalya Atatürk Devlet Hastanesi’nde yapılan uzun tetkikler sonucu, mübarek bayram ertesi bir buçuk saat kesilip biçilme kararı verilmesine boş verip yazdım.

Ey sorumlular yineliyorum

EY SORUMLULAR YİNELİYORUM,
43 VATAN EVLADI SUBAYIMIZ
Bİ YERE REHİN Mİ? CEHENNEM AZABI NE ZAMAN BİTECEK DERSİNİZ?
BİZ TÜRK HALKI, KURBAN BAYRAMINDA DIŞİŞLERİ BAŞBAKANI VE CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İLE, İÇİŞLERİ BAŞBAKANI DAVUTOĞLU’NA ÇOK, ÇOK BÜYÜK SAYGISIZLIK YAPTIK...
Antalya, Toroslar, Beydağları Geyikbayırı Köyü, 5 Ekim 2014 Pazar/ 6 Pazartesi/ 7 Salı
Gerçekten “kurban” bayramı... Hem “kurban” hem “bayram” yaşayınca kurbanın bayramı nasıl olura yanıt, televizyonlarda kurban kesimlerine bakmak yeter! Her taraf kan revan! İstanbul boğazından kan akıyor! Bıçaktan kaçan boğalar trafiği berbat etti saatlerce... Ambulanslar oralarını buralarını kesen acemi kasapları hastanelere taşıdı durmadan! Diyarbakır’da kesilmek için damda bekletilen keçi bariyerleri aşıp beşinci kattan atladı sokakta oynayan 13 yaşındaki Heval Yıldırım’ın üzerine düştü, Heval acıdır canından oldu!..
Evet alınan önlemlere karşın ülke açık mezbaha.
Oooo... Unuttum affedin. Kurban Bayramınız kutlu ve mutlu olsun e mi!
‘KUZU KUZU MEEE’
Asker babam savaşta İstanbul’a gelir annemin doğurmasına yardımcı olur ve bi oğlan bebe daha adını Nusret Kemal koyarlar neden mi, o gün Bursa düşman işgalinden kurtulmuş...
Eczacı şair Nusret ağabeyime telefon ettim “alo” deyince “Kuzu kuzu meee” çekince kahkahayı patlattı...
Biz çocukların kuzuları olurdu, onlarla oynardık kuzu kuzu meee diyerek... Nusret ağabeyim “Onlardan birisinin adı ‘Şirin’di” dedi.
Diyelim ki Şirin kocaman oldu, iki katlı evin alt bölümünde kalırlardı... Biz çocuklar Nusret ağabeyim, Sevim ablam yukarı yallah edilirdik nedense, ama gizlice bakardık bahçeye... Bi baktık ki Şirin süslenmiş püslenmiş baş tarafından, gövdesine al boyalar sürülmüş yer yer...
Yetmedi, bi de gözleri bağlanmış renkli bez ilen... Bi adam gelmişti önü önlüklü elinde bi torba, babam falan ötelerde. Adam Şirin’i zorla yere yatırdıydı sonra dört ayağını birbirine bağlayıverdiydi, neler oluyor diyorduk birbimize ki adam parlayan bi bıçak çıkardı, Şirin’in kafasını azıcık geriye çekti ve bıçağı vurdu boğazına, kanlar fışkırırken biz çocuklarda yapma kesme feryatları evi bahçeyi inleten, kan durunca bıçağı sürtüp kafayı ayırıverdiydi gövdeden biraz debelenen Şirin durdu ama bizim gözyaşlarımız feryatlarımız durmadı...
Pencereden bakanda, kalaylı koca leğenimizin içinde bi et yığını gördük gözyaşlarımızla. Bu bizim kuzu kuzu meeemiz sevgili Şirin’di... Feryatlar neye yarar?
TIPKI GEÇEN HAFTA
YAZDIĞIM GİBİ!
Dışişleri Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bayram namazını Sultanahmet Camii’nde eda etti, çıkışta gazeteci milletiyle karşılaştı bermutat ve soruları yanıtladıktan sonra sıra söylemek istediğine geldi...
‘DEDİYSE ÖZÜR DİLESİN’
Erdoğan, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Türkiye’nin IŞİD terör örgütüne silah ve para gönderdiği yönünde açıklamalarına fena halde çattı “Eğer bu tür ifadeler kullandıysa Biden benim için bitmiştir, tarih olur. Başta IŞİD olmak üzere hiçbir terör örgütüne, bizim en ufak yardımımız olmamıştır. Bunu kimse ispatlayamaz” dedi. Şöyle devam etti:
“Biden böyle bir şey söylediyse özür dilemeli” ortalık karıştı ve Joe Biden özür diledi.
İçişleri Başbakanı, durmadan gülümseyen Mevlana çocuğu Davutoğlu da bayram namazını Fatih Camii’nde eda etti çıkışta gazeteci milletinin sorularını yanıtladıktan sonra o da Joe Biden’a çattı falan.
BİZ TÜRK HALKI, KURBAN BAYRAMINDA CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKANA ÇOK, ÇOK BÜYÜK SAYGISIZLIK YAPTIK...
Televizyonlarda hep cami çıkışlarını inceledim yakından, ressam ve fotoğrafçıyım ya, ikisinin de yüzlerini izledim durmadan... Cumhurbaşkanımın yüzü eski yüz değil, sizler de yakından bakın  örneğin Erdoğan’ın alt dudağı artık ileriye iyice çıkık!..
YA HU, ULAN DİYORUM
KENDİ KENDİME!
Bu adamın suratı hiç mi asılmaz? Hep ama hep güleç yüzlü, Cenab-ı Allah astırmasın ve dünya durdukça başımızda hep Başbakan kalsın.
KILIÇDAROĞLU AYNI FİKİRDE DEĞİL BAKIN DEDİĞİNE: ‘O SADECE MİZAHIN KONUSU OLABİLİR. ZAYTUNG BAŞBAKANI’
Ayrıntısı da özetle şöyle:
“Beni muhatap alın diyor. Senin neyini muhatap alacağız? Sadece mizah dergilerine konu olabilecek bir başbakan profili var önümüzde. Zaten en çok haberleri Zaytung yapıyor.” (*)
ESKİ
DEYİMLE
‘GELELİM
SADEDE’
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve güleç yüzlü Başbakan Davutoğlu bayram namazlarını ayrı camilerde eda ettiler, Göktanrım kabul etsin... Dikkatlice izliyorum ve yerimden fırladım. İkisinin de gömleği gerçekten çok şık, ne ki ikisinde de kravat yok; yani bağırları azıcık açık!..
Şaştım kaldım, bu canın bildiği Erdoğan ABD’ye Obama’nın huzuruna giderken her daim güzel kravatlıdır ve uçakla dönerken kravatsızdır, anlaşılan o kravat bi yerden emanet ki sanırım iyice saklaması için Eminanıma “vermiştir diye düşünüyorum”...
Obama’nın yanına giderken kravatlı Erdoğan, Kurban Bayramının birinci günü Türk halkının önüne kabadayı edasıyla neden kravatsızdı, belli ki o emanet kravatı bulamadı! Hem kravat deyip geçmeyin Osmanlı İmparatorluğu zamanında kravat takan ilk padişah Sultan Abdülmecid imiş ve dünyada 650 milyon erkek kravatlı imiş, yılda 800 milyon kravat satılırmış!..
BAKTIM BAŞBAKAN DA
KRAVATSIZ
O Konyalı Davutoğlu bakan iken kravatsız dolaşmazdı, düşündüm yetmiş milyon ne insanımız, bunların kravatsız olduklarını fark etmediler mi ya hu, fark etmişlerdir ama bayramda sunulmak üzere her ilden birer kravat armağan etmeyi yaşama geçirmemekle her ikisine de çok, ama çok saygısızlık etmişlerdir, öyle değil mi ey halkım!..
ABD Başkanı karaoğlan Obama’nın huzuruna çıkışta kravatlı olan Cumhurbaşkanı, cumhurunun huzuruna çıkışta neden kravatsızdır, nedeni ne olursa olsun bu da onların ayıbı sayılmaz mı ey millet?
EY BAHÇELİ, EY BAHÇELİ!
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Meclis’in yeni yasama yılı nedeniyle “resepsiyon” verdi, askerler katılmadı. Hükümet tezkeresine olumlu oy veren MHP’nin lideri Bahçeli “resepsiyon”a da katılmıştı... O belalı tezkereye oy vermekle büyük “günaha girdiler diye düşünüyorum”. Eğer Türk milletinin baş belalısı ABD, yine bir emri vaki ile bizi savaşa sokarsa Mehmetçiğin kanı akanda Bahçeli’nin vicdanı sızlamayacak mı, ey millet?
‘RESESİYON’DA
ÖFKELENMİŞ, HAYRET!
Cumhurbaşkanı bir aralık eşi Eminanım, Meclis Başkanı Cemil Çiçek dinlenme odasına geçmişler Başbakan ve eşi de gelince doğruca onlara katılmış vay sen misin ey Erdoğan? Bahçeli seni Roma İmparatoru Sezar’a benzetmiş ve şöyle demiş:
“Milletin asli unsuru olmasam terk ederdim... Sezar gibi ayrı bir odaya çekilmek yakışık almadı. Bu devleti her şeyiyle tahrip ettiler. Bu da bir örneği. Kapıya da iki tane koruma dikmişler kimse girmesin diye. Böyle rezalet görmedim.”
Şuna bakın şuna, “böyle rezalet görmedim” diyor! “Bu devleti her şeyiyle tahrip ettiler” diyor ve bu devleti her şeyiyle tahrip edenlerin “tezkeresine” kalkıp oy veriyor acaba daha tahrip etsinler diye mi oy verdi dersiniz ey millet, iki yüzlülük örneği demeyi de reva görmüyorum..,
‘BU TEZKERE HÜKÜMETİN
YÜZ KARASIDIR’
Kılıçdaroğlu tezkereyi böyle değerlendirmiş, daha doğrusu böyle değersizleştirmiş... Bakın dediklerine:
“Bu tezkere hükümetin yüz karasıdır... Kimse ‘Askerimi göndereceğim’ demiyor, ama bunlar kraldan çok kralcılık yapmaya çalışıyorlar” (**)
Yazdım geçen hafta, kraldan çok kralcılık yapılmasa bunca bilmem neyin ülkeyi ne hale getireceği yok mu kralcılıkta?
HA YAVRUM HA, HA YAVRUM HA! ‘İSTİKLAL MARŞI YERİNE OKULU KURAN’LA AÇTILAR!’
AKP hükümetinin getirdiği 4+4+4, 3 dört 12 ve dahi 12 +12+12 elde var 4+4+4 eder 12 eğitim sistemsizliğiyle hızla yayılan imam hatip orta okullarından skandal görüntüler çıkmaya başlamış. En tazesi, “4+4+4 Fırını”ndan çıkanı...
Odatv haberine göre Beylikdüzü’ndeki Ahmet Beyaz İmam Hatip Ortaokulu’nda açılış İstiklal Marşı yerine Kuran’la yapılmış. Allah kabul etsin ileride bu Kurancı çocuğa başkaları da katılır hep bi ağızdan okurlar 4+4+4 düzeniyle...
Odatv’nin haberi şöyle bitiyor:
“Okul bahçesinde yapılan törende öğretmen, öğrenci ve velilerin ortasında küçük yaştaki bir öğrenci Kuran okudu. Öğrenci, okumasını bitirdikten sonra veliler ve öğrenciler tarafından alkışlandı. Ardından da herkes Fatiha Suresi’ni okudu.”
EY YAVRU İNŞALLAH İLERDE ‘RTE İSLAM CUMHURİYETİ’NDE DİYANET İŞLERİ BAKANI OLURSUN BU GİDİŞLE...
Maazallah!
Aydınlık’tan kocaman bi haberi konuk ediyorum, 6 sütün haber şöyle, lütfen anımsayın:
“Bugün türban karşıtına bunu yapanlar yarın neler yapmaz
TÜRBANI PROTESTO EDEN
KADININ SAÇINI YOLDULAR
“10 yaşındaki kız öğrencilerin türbana sokulmasını MEB önünde protesto eden kadınlar, erkek güvenlikçilerin şiddetine uğradı.”
ULAN DEDİM KENDİ KENDİME, BUNLAR ACEMİ, ULAN HAYDİ SAÇI YOLDUN, YERDE NEYLE SÜRÜKLEYECEKSİN HA?
(*) Ayşe Sayın/ Cumhuriyet
(**) Ayşe Sayın/ Cumhuriyet
© Copyright 2019 Kemalistler | All Right Reserved