All Posts - Kemalistler -->

Demokrasi kahramanları Kılıçdaroğlu ve Akşener


Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan bu yana bu denli kirli, bu denli çirkin, bu denli hadsiz, bu denli hukuksuz saldırı siyaset tarihimizde görülmedi.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarını dinledikçe, "Olmaz, bu kadar da olamaz" diye isyan ediyorum.

Erdoğan'ın miting meydanlarındaki, hırslı ve gergin yüz ifadesini görüyor musunuz?
Çok sert sözlerle, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'na hakaretler yağdırmasından utanıyorum.
Sevgi yok, barış yok, toplumu birleştirme hiç yok. Kavga var, toplumu ayrıştırma var, suçlama var, yargısız infaz var.
AKP'nin kaybettiğinin net fotoğrafıdır bu tablo
Cumhurbaşkanı görevi olan AKP Genel Başkanı Erdoğan miting alanlarına şöyle hitap ediyor İYİ Parti lideri Meral Akşener'e;
"Sözde hanımefendi…"
Ne demek sözde? Ne demek istediğini tahmin ediyorum ama yazmaya utanıyorum. Sokakta söylense kavga nedenidir.
Düzeltme yapmıyor, özür dilemiyor.
Yakışır mı bir erkeğe, bir siyasetçiye bir cumhurbaşkanına bu ifade?
Meral Akşener bu çirkin yakıştırmaya yanıt vermeyerek gerçek bir hanımefendi olduğunu ispat etti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
Kemal Kılıçdaroğlu'na gelince AKP tarafından neredeyse PKK'nın lideri ilan edilecek.
Bay Kemal'in yapılan saldırılara yanıt vermek yerine gerek CHP'nin gerek İYİ Partinin belediye başkan adaylarını tanıtmaya ağırlık vermesi ve millet ittifakını Akşener ile elele zirveye taşımasına Erdoğan müthiş kızıyor.
Kızdıkça da "Bay Kemal" diye hücum ediyor, CE HA PE diye ta 1930'lu 40'lı, 50'li yıllardan başlayarak eleştiriyor, suçluyor.
CHP'liler "Fethullah Gülen'le kolkola yürüdünüz" diye eleştirince "17-25 Aralık milat oldu. Öncesi ilişkimiz suç olamaz" diye savunmaya geçiyorlar.
CHP'nin tarihini suçlamak serbest, AKP'nin tarihini suçlamak hata oluyor.
Erdoğan, "CHP'nin Kandil adayları var. Yüksek Seçim Kurulunun çok farklı şekilde ele alması lazım" diyor.
Ben de soruyorum, O Yüksek Seçim Kurulu başkan ve üyelerinden çok memnun olduğunuz için görev süresi dolan 6 dolmayan 5 üyenin görevlerini 1 yıl AKP ve MHP uzatmadınız mı? Uzattınız.
Başka sorum yok.
Ama bir çift sözüm var.
Görüldü ki demokrasi kahramanları Kılıçdaroğlu ve Akşener bu seçim meydanlarının kazananıdır.
Kaybedenleri ise Erdoğan ve Bahçeli'dir.
ADALET BAKANI
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül Mansur Yavaş'la ilgili şu skandal açıklamayı yaptı:
"1 Nisan'dan sonra Sayın Yavaş seçilirse Ankara'da belediyeyi HDP yönetecektir."
Gül, bu sözü söylerken, "bakan" sıfatından yüzün kızarmadı mı, kayınpederin olan Kamu Baş denetçisi Şeref Malkoç'tan da utanmaz mısın?
İÇİŞLERİ BAKANI
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da şu skandal açıklamayı yaptı:
"Terör örgütü PKK ile halen iltisakı ve irtibatı bulunan 378 meclis üyesi adayı seçilmeleri halinde açığa alınacaklar."
"iltisakı ve irtibatı" var da kesinleşmiş yargı kararı var mı? Varsa görev sürelerini uzattığınız YSK üyeleri uyuyor mu?
Bu Meclis üyelerinin adaylıklarını kabul ederek YSK üyeleri demek suç işlediler, görevlerini ihmal ettiler ki ben de onlar hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuyorum.
Google'dan Süleyman Soylu Erdoğan'ı nasıl eleştirdi diye arayın ve dün nasıl eleştirdiğini görün.
Ve bu iki bakan milletvekili olarak seçilmiş değil Erdoğan tarafından atanmış kişilerdir.
Aşkın meyvesi Tank Palet Fabrikası oldu
"Şems'in Mevlana'ya aşkı gibi ben de Erdoğan'a aşığım" diyen Ethem Sancak'ın şu sözlerini de hatırlatayım:
"Siirt seçimleri vesilesiyle, Siirt'ten Başbakan çıksın diye; dürüstlüğünü, yiğitliğini gördüm, gördükçe de aşık oldum. Doğrusu solculuk dönemimde Mevlana ile Şems'in arasındaki aşka anlam veremiyordum. Tanıdıktan sonra gördüm ki,  böyle bir ilahi aşk iki erkek arasında olabiliyor."
Ethem Sancak adlı patronun Erdoğan'a aşkı devam ediyor hâlâ...
Ve Sancak'ın Tank Palet Fabrikasındaki ortağı Katar Ordusunun Genelkurmay Başkanı Ganim bin Şahin el-Ganim da Ankara'ya gelerek yetkilerle konuştu.
Tank Palet Fabrikasının anahtarını ve ortaklık belgesini aldı mı bilmiyorum. Ama fotoğrafı görünce Ethem Sancak ile benzerliği beni şaşırttı.



Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, Tank Palet Fabrikasının ortağı Katar Ordusunun Genelkurmay Başkanı Ganim bin Şahin el-Ganim'i askeri törenle karşıladı. İkili Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından da kabul edildi.
Bu arada, Katar Ordusu ve BMC ortaklığına ihalesiz tahsis edilen Tank Palet Fabrikasının tüm işçileri muhteşem bir karara imza atarak, "sorumluluk alamayız" diye tayin istediler.
Hepsini ayakta alkışlıyorum.


Kaynak Yeniçağ: Demokrasi kahramanları Kılıçdaroğlu ve Akşener - Orhan UĞUROĞLU

"Adi"lere market kuyruğu!.. - Ahmet Takan


Dayatılan yeni rejimin pazarlanan algı malzemelerinden biri neydi?.. Bakanlar siyasetçi olmayacaktı.
Teknokrat ağırlıklı, kendi iş alanında çok uzman olacaktı. Milletvekillerinin siyasi baskıları altında kalmadan çok rahat çalışıp icraat yapacaklarından halkın sorunları ile daha yakından ilgileneceklerdi. Hatta bu algı daha iyi satın alınsın diye milletvekili, bakan olarak atanırsa istifa  şartı da getirildi. Yani, bakanların siyasetle falan işi gücü olmayıp sadece ve sadece hizmete yöneleceklerdi... Güya, günlük siyasetin dışında  bağımsız olacaklardı!..

24 Haziran seçimlerinden sonra aynı ekonominin uçtuğu gibi başkanlık kabinesinin bakanları da kanatlandı!.. O, bağımsız olacak diye millete pazarlanan bakanların hepsi 31 Mart seçimleri için sahaya dağıtıldı. Zat-ı muhteremler birer azılı AKP militanı kesiliverdi. Devlet imkanlarını parti hizmetinde fütursuzca  kullandıkları yetmiyormuş gibi kendilerinden olmayanlara karşı kullanılan kirli siyaset diline, tehdit ve şantajlara gönüllü ortak oluverdiler.  En son örneği olur mu bilemem!.. Tarım ve Orman Bakanı bekir pakdemirli Amasya Taşova'da, muhalefete yönelik  "Bu adilere sandıkta derslerini verecek misiniz?"  diyerek seçim mitingi yaptı. O kafa, millete "varlık kuyruğu" diye yutturulmaya çalışılan tanzim satışların proje ortağı... Çiftçisi, hayvancısı, köylüsü perişan olan bir milletin Tarım  Bakanı kendi insanına meydanlarda hakaret yağdırıyor... Onun mentalitesine göre; patlıcanı, domatesi, patatesi, soğanı  kilosu 10 liradan yiyenler eğer AKP'ye oy vermezlerse adidir!... Yurtdışından getirilen hastalıklı etlere dahi kasabın vitrininden bakanlar, evlerine  kıyma götüremeyenler bekir pakdemirli'nin hizmet ettiği partiye  oy vermezse daha da adidir!.. Hatta 50 milyon dolar bulunamayıp da  Katar ordusuna devredilen tank palet fabrikası gerçeğinin yaşandığı , çiftçinin Ziraat Bankası'ndan ilgisiz sektörlere milyon dolar kredi verildiği ülkemde AKP'ye oy vermezsek adioğlu adiyiz!.. Çocuklarımız işsizlikten kırılırken, KPSS'yi kazandıkları halde AKP'den "hamili kart yakinimdir" kartı getiremedikleri için  evde sırt üstü yatarken, mülakat sınavlarında "reis"in 5 önemli özelliğini bilemediklerinden elenirken, al yanaklı tosuncukların  önce belediye özel kalemlerine atanıp sonra da sınavsız  devlet memuru yapıldığı ülkemde, bekir pakdemir'linin  sadakatle hizmet ettiği partisine oy vermezsek şerefsizin ta kendisi hatta en önde gideniyiz!..

***

Bu nefret dili artık can sıkıcı olmaktan da öteye geçti. Türkiye'yi terk edip de başka ülkelere göçenlere kızardım ama neredeyse hak verecek hale geliyorum. Tüy dikiyorlar tüy!.. Şu hale bakın; Kendi milletine en aşağılık hakaretler eden bakan efendi ertesi gün çıkıyor özür dilemiyor yeni bir tezgah projesini utanmadan sıkılmadan kamuoyuna ilan ediyor. Neymiş efendim?.. Tanzim satışı 5  büyük market zinciri ile yaygınlaştıracaklarmış..."Artık tanzim satış noktaları haricinde zincir mağazalarada mal tedarikini Tarım Kredi Kooperatifleri vasıtasıyla yapmaya başlıyacaklar"mış... Peki, daha önce aklınız neredeydi?.. Eğer, gerçek maksadınız, ekonomik krizi örtmek değil de pahallılığı dizginlemekse bu uygulamayı baştan yapmak çok mu zordu?.. Kazın ayağı öyle değil!.. Daha önceki bir yazımda, seçim tezgahı olarak hazırlanan tanzim satış projesinin hazineden yani senin benim paramla sübvanse edildiğini ve ayrılan kaynağın da kurumak üzere olduğunu kaleme almıştım. Konuyu yakından izleyen tüm uzmanlar da uygulamanın sürdürülebilir olmadığını, 31 Mart'tan sonra tanzim satışların kepenk kapatacağını haykırıyorlardı. Anlayacağınız, milletine "adi" diyen bakan bekir pakdemirli tanzim satışların kapatılmasına yönelik yumuşak geçiş formülünü açıkladı. Adi olmakla suçladığı milletini bir kez daha keriz konumuna sokuverdi!.. Tanzim satış oyununu sesini duyurabildiği ölçüde anlatmaya çalışan.

Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör, YENİÇAĞ'a tepkisini şöyle dile getirdi:
"Tanzim satışlar fiyaskoyla sonuçlanacak zaten söyledik bunu. Sürdürülebilirliği yok. 31 Mart'tan sonra tanzim satışlar biter, kalmaz. Marketlerden, manavlardan satış yapılacak. Büyük ihtimalle fiyatlar yükselecektir. Ekim alanları büyük ölçüde daralışta, üretici yeterli derecede desteklenmezse, üretici sebzeyi ekmezse, arz talep dengesine göre fiyatlar yükselecektir. Bakın Mart'ın sonuna gelindi. 30 gün sonra yeni patatesler çıkıyor. Bu patateslerin maliyeti 4 lira. Bir kilo patatesin maliyeti 4 lira. Üretici bunu ancak 4 buçuk liraya, 5 liraya satarsa kâr edebilir. Bu ithalat 2 lira ile olursa bunun çözülmesi mümkün değil. Yeni patates üreticilerine darbe vuruyorsunuz. 2 liraya dışarıdan 200 bin ton patates ithali izni verildi. Bunları getirteceksiniz, üreticinin elindeki patatesi zor duruma sokacaksınız. Satamayacaklar, düşük fiyata mahkum edeceksiniz. 4 liraya mal ettiğini 2 liraya, 2 buçuk liraya mı satsın? Bunun sürdürülebilirliği yok. Soğan da böyle. Tarım politikaları yok ortada maalesef. Bakandan bakana değişen politika izleniyor. Her gelen bakan daha önceki bakanın politikalarını beğenmeyip yeni bir politikaya geçiyor."

Hazır olun "adi"ler!..31 Mart'tan sonra aşırı pahallığının tek sorumlusu dış güçlerin piyonu marketler olacak!.. Hep beraber, "kahrol düşman market, al sana bomba!" yapacağız!..


Kaynak Yeniçağ: "Adi"lere market kuyruğu!.. - Ahmet TAKAN

Doğu Perinçek: HDP varsa biz yokuz

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e CHP’yle ittifak yapıp yapmayacağı soruldu. Perinçek, ‘HDP’yle yan yana gelen hiçbir partiyle ittifak yapmayız’ dedi

Vatan Partisi Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı adayı Doğu Perinçek, Bursa’da düzenlenen 16. Tüyap Kitap Fuarı’nda okuyucularla buluştu, kitaplarını imzaladı. Daha sonra Plaza 16’da düzenlenen panelde konuşan Perinçek dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı.

Panele ADD Bursa Şube Başkan Yardımcısı Yunus Temiz ve yönetim kurulu üyeleri ile Bursa Kırım Tatar Türkleri Başkan Yardımcısı Selahattin Sungur, BALGÖÇ Başkan Yardımcısı Günaydın İzmir, CHP’nin STK’lardan sorumlu Başkan Yardımcısı Gülver Deniz, Karacabey Danişment Köy Muhtarı Necmettin Zarif de katıldı. Konuşmasında olağanüstü bir döneme girdiğimizi belirten Perinçek, “Bunu görmek, saptamak her şeyin başı. Bağımsız, birleşik, üreten, Atatürk Türkiye’sinin kurucuları olacağız. Böyle bir dönemin eşiğindeyiz” dedi.

2014 öncesi ve sonrasını karşılaştıran Perinçek şunları söyledi: “Fetullahçı Terör Örgütü ile Türkiye yi yöneten bir yönetim vardı. Şimdi ise ona karşı savaşan bir yönetim var. FETÖ hükümetteydi, şimdiyse hapiste. 2014 öncesi AKP, PKK ile sevişip koklaşıyor, İmralı’da beraber anayasa yapıp, Oslo da görüşülüyor, PKK’ya oterite alanları açılıyordu.

Şimdi ise TSK, Diyarbakır’da, Afrin’de, PKK’yı PYD’yi Amerika’nın üzerimize sürdüğü bütün stratejik piyonlarını eziyor. Hendeklere tünellere gömüyor. Türkiye; Amerikan-İsrail koridorunu yardı. 2014 öncesi ABD’nin BOP Eşbaşkanı Türkiye’nin başındaydı. 2014-2015 Rusya düşmanlığı vardı. Rus uçağını düşüren bir Türkiye vardı. Şimdi ise Rusya ile silah arkadaşlığı var. İran, Irak ve Rusya’yla dostluk ve bazı alanlarda işbirliği var. 2014’de Barzanistan’a bekçilik yapan bir Türkiye vardı. Şimdi ise Suriye, İran, Irak ile birlikte Barzanistan’ı yıkan, Irak’ın bütünlüğünü sağlayan bir Türkiye var. Atlantik’e bağımlılık devam etmiyor. 2014’te yıkılan Silivri duvarları ile Türkiye’ye önüne kurulan duvarlar yıkıldı.”

CHP’YLE İTTİFAK


Perinçek, CHP ile ittifak konusunda sorulan bir soru üzerine, “CHP ile yapılan görüşmelerde ‘HDP ile ittifak kurmak konusunda bir araya gelmeyin’ dedik. Kendilerine yapılan görüşmede beş madde sunduk. ‘Bu maddeleri kabul eden HDP dışında tüm siyasi partilerle bir araya geliriz’ dedik. HDP ile bölücülük yapan PKK ile ilişki kuran hiçbir parti ile hiçbir şekilde bir araya gelmeyiz” ifadelerini kullandı.

Haber Kaynak: Sevim EROL - AYDINLIK GAZETESİ

Ajan krizi AB'ye sıçradı: Rus diplomatları sınır dışı ediyorlar

İngiltere ile Rusya arasındaki ajan suikastıyla başlayan diplomat krizi AB'ye de sıçradı. Almanya ve Fransa da Rus diplomatları sınır dışı ediyor

İngiltere, çifte Rus ajan Serrgey Skripal'in zehirlenmesine tepki olarak 23 Rus diplomatı sınır dışı etme kararı almıştı. Rusya, İngiltere'nin adımına aynı düzeyde karşılık verdi.

Ardından ABD Başkanı Donald Trump, ABD'deki 60 Rus diplomatın sınır dışı edileceğini ve Seattle'daki Rus Büyükelçiliği'nin kapatılacağını açıkladı.

Almanya ve Fransa da ülkelerinde bulunan 4 Rus diplomatın sınır dışı edileceğini açıkladı. Öte yandan, Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, Avrupa Birliği'ne üye 14 ülkenin Rus diplomatları sınır dışı etme kararı aldığını duyurdu.

İngiltere Başbakanı May, yaptığı açıklamada Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile toplantılarının iptal edileceğini açıkladı.

RUSYA'DAN JET YANIT

Rusya ise yaptığı açıklamada en az 60 ABD'li diplomatı sınırdışı edeceklerini açıkladı.

Rus uzmandan ABD'ye tepki: Türkler onurlu ve şerefli bir millet!

Rus ulusal NTV televizyonu canlı yayın programında 2 ABD'li siyasi uzmanın, "Türkler dış politikada da pazarlık yapmayı sever" diye ifadeler kullanması üzerine Rus uzman Markov, "ABD'li uzmanlar ne yazık ki Türkiye hakkında hiç bir şey anlamıyorlar. Kesinlikle anlamıyorlar. Türkleri sokakta ticaret yapan insanlar olarak mı görüyorsunuz?! Türkler büyük bir millet! Türkiye zengin ve büyük tarihine sahip bir ülke. Türkler onurlu ve şerefli bir millet!" sert tepki verdi.

TÜRKİYE BİZİM AVRASYALI ORTAĞIMIZ

Markov, Washington'un bölgedeki politikaları nedeniyle Ankara'nın kendi ulusal güvenliği bakımından doğru adımlar attığını da sözlerine ekledi. Markov Rus-Türk ilişkilerinin önemini de vurgulayarak, "Türkiye ile çok ortak yönlerimiz var. Unutmayalım: Türkiye bizim Avrasyalı ortağımız." dedi.

BU MİLLETVEKİLİ AYRICALIĞINI HİÇ DE BEĞENMEDİM!...


Çalışkan ve yeteneğini geliştiren insanlar, her çağda ve her toplumda emeklerinin karşılığı olarak daha refah içerisinde yaşamışlardır. Bunun böyle olması eşitsizlik değil hakkın yerine gelmesidir. Asıl eşitsizlik tembel ile çalışkanın, yetenekli ile yeteneksizin eşitliğidir. Çağdaş devlet, tüm topluma aynı imkânları sunan devlettir. Çalışkanlar bu imkânlardan diğerlerine göre daha fazla yararlanırlar. Bu durum insanları daha fazla çalışmaya iterek kalkınmanın yolunu açar. Aksi durum tembelliği yaygınlaştırarak toplumu yoksulluğa ve geri kalmışlığa mahkûm eder.


Bir şeye bedelini ödemeden sahip olmak haksızlıktır. Böyle bir haksızlığı devlet idaresinde görev alanların yapması daha büyük haksızlıktır. Çünkü toplumda hakka dayalı eşitliği sağlamak yöneticilerin temel görevidir. Bu görevi yerine getirenlerin buna uymaması toplum açısından son derece kötü bir örnektir. Bu durum devlete ve adalete olan güveni azaltır. Bu nedenledir ki ATATÜRK, devletin toplum fertleri karşısında yansızlığını öngören Halkçılık ilkesini devletin temel ilkelerinden biri olarak kabul etmiştir. O, toplumda bir hakka dayanmayan ayrıcalıkları ortadan kaldırmak için mücadele etmiştir. Amaç kanunlar önünde eşit, sınıfsız, ayrıcalıksız saygın bir toplum yaratmaktır. Aşağıdaki anekdot ATATÜRK’ün düşünce ve hareketindeki halkçılık anlayışını yansıtan güzel bir örnektir:

ATATÜRK, bir sabah Florya’dan Dolmabahçe Sarayı’na dönüyor.
Yeşilköy İstasyonu’nun önünden geçerken birdenbire otomobili durduruyor ve başyavere:

-Sorunuz, tren var mı? diye emir veriyor.

O sırada tren hemen hareket etmek üzeredir. Hep birlikte otomobilden inip emrindekilerle birlikte trene biniyor.

Karar ani verildiği ve uygulandığı için, bu trene biniş hemen hemen kimsenin dikkatini çekmiyor.

Bir süre sonra, her şeyden habersiz olan kondüktör, ATATÜRK’ün bulunduğu kompartımana geliyor. Kafileyi görünce çekilmek istiyor. ATATÜRK hemen sesleniyor:

-Görevini yap!... (Emrindekileri göstererek) Bu efendilere niçin bilet sormuyorsun?

Emrindekiler cevap veriyor:

-Paşam biz milletvekiliyiz. Tren bileti almayız. Parasız seyahat ederiz!...

ATATÜRK hayretle:

-Bu ayrıcalığı hiç beğenmedim, diyor. Çok ayıp ve acayip bir usul. Çok güzel halkçılık!...

‘FETÖ’ kazındıkça altından AKP çıkıyor

“Devletin genel politikası çerçevesinde yönetim kurulu kararı ve bağlı olunan bakanlığın uygun görüşü veya muvaffakatı ile alımların gerçekleştiğini” söylüyor İbrahim Şahin.
Ne için?
Yönetim kurulu başkanlığı yaptığı dönemde TRT’ye alınanların yüzde 84’ünün “FETÖ”cü olduğu ortaya çıktığı için.
Alican Uludağ’ın dün Cumhuriyet’te manşetten yayımlanan haberi ‘AKP-FETÖ’ ortaklığının en önemli delillerinden biridir.
Şahin, açıkça hükümeti ve TRT’nin bağlı olduğu dönemin başbakan yardımcılarını suçluyor: “Samanyolu grubundan gelenlerin FETÖ’cü olduğunubilmiyordum. Yayın politikaları hükümet, devlet, AK Parti yanlısı görüldüğünden bunların geçişine izin verildi.”
“Hükümet istedi biz de aldık” diyor açıkça.
Sadece TRT’de de değil cemaatin “kendilerine gösterilen olumlu yaklaşım ile” devletin hemen tüm kurumlarında kadrolaştıklarını anlatıyor.
Olumlu yaklaşımı gösteren kim? AKP...
Şahin, bu itirafları yapınca sonuç ne oluyor?
Dosya “takipsizlik” verilerek kapatılıyor. Dosya kapanıyor ama gerçekler kapanmıyor. Eski İstanbul Valisi ve eski Emniyet Müdürü ‘FETÖ’cü oldukları için tutuklanıyor. Eski Emniyet Müdürü Hüseyin ÇapkınMehmet Ağar’ın “kefilliğiyle” tahliye ediliyor, eski vali Hüseyin Avni Mutlu’nun tutukluluğu devam ediyor. Mahkemede tanık olarak ifade veren eski bir “itirafçı” emniyet müdürü ne diyor:
“İstanbul’da 120 emniyet müdürü vardı. Bunlardan 75-80’i cemaattendi. Türkiye genelinde ise bu oran rütbelilerde yüzde 70’in altına düşmez. Polismemurlarında ise yüzde 50’nin altında olacağını sanmıyorum.”
Mahkeme Başkanı Çapkın’a soruyor:

“Bu kadar çok FETÖ’cünün o dönem emniyette olmasını hiç fark etmediniz mi?”
Çapkın ne diyor:
“Bugünkü bilgilerin onda biri o gün bilinseydi, kesinlikle ifşa ederdik. Ancak o dönemde bunların FETÖ’cü oldukları bu şekliyle bilinmiyordu.”
Hükümetin atadığı vali ve emniyet müdürü “FETÖ”cü yapılanmayı biliyor anlayacağınız. Onlar yargılanıyor ama onları atayanlar ıslık çalmaya devam ediyor.
Adana’nın Ceyhan eski belediye başkanı da önceki gün “FETÖ”den tutuklandı. CHP’li filan değil AKP’li.
Usulsüzlük, eşini belediye başkan yardımcısı yaparak özel nüfuz kullanmak, imar uygulamalarında menfaate dayalı işler yapmak suçlamalarıyla AKP’den ihraç edilmişti Alemdar Öztürk. 15 Haziran’da da görevden alınmıştı.
Şimdi de üç belediye meclis üyesi, dört belediye çalışanı ve iki Ceyhan Ticaret Odası üyesiyle birlikte gözaltına alınıp “FETÖ’ye belediyeden kaynak aktardığı, finans sağladığı” gerekçesiyle tutuklandı. Şimdi anladınız mı “kökünü kazıyıncaya kadar” deyip durdukları cemaatle ortaklıklarının boyutunun ne olduğunu. Birini kazıyın altından diğeri çıkıyor. Mesele kimi hain ilan edip kimlerle aynı yolu yürüyeceklerine karar vermeleri. Yoksa “parselparsel satanları” da mahkeme karşısına çıkarmaları gerekmez miydi?
Sırf bu üç olay bile “FETÖ”nün devletin bütün kurumlarına nasıl “sızdığının” değil nasıl “yerleştirildiğinin” kanıtıdır. Ve bu iş öyle dosyaları kapatmakla ya da Yargıtay’ın “kaçınılmaz hata” demesiyle kapanmaz da, aklanmaz da.
Aradıkları suçlu için arada bir aynaya baksalar yeterli.



AYŞE YILDIRIM - Cumhuriyet com tr  - 21 Aralık 2017

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/890276/_FETO__kazindikca_altindan_AKP_cikiyor.html

Gözaltına alınan Sözcü gazetesi çalışanları tutuklandı

Gözaltına alınan Sözcü gazetesi çalışanlarından, İnternet Sitesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mediha Olgun ve İzmir muhabiri Gökmen Ulu tutuklandı.

Sözcü Gazetesi'nin imtiyaz sahibi Burak Akbay, İzmir muhabiri Gökmen Ulu, İnternet Sitesinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mediha Olgun, Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli hakkında geçen cuma günü FETÖ kapsamında 'silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek' suçlamasıyla gözaltı kararı çıkmıştı

.Emniyetteki işlemlerinin ardından savcılığa sevk edilen Sözcü çalışanları savcılık ifadelerinin ardından tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi.

Mahkeme ifadesini aldığı Mediha Olgun ve Gökmen Ulu hakkında tutuklama kararı verirken, Yonca Yücekaleli serbest bırakıldı.

 
© Copyright 2019 Kemalistler | All Right Reserved